Sevgili Kamu Yönetimi Akademisi Okuyucuları,
2023 yılının son bülteninde hepinize merhaba! Bir yılı daha geride bırakmanın heyecanı ve yeni bir yıla umutla adım atmanın coşkusu içindeyiz. 2023, ülkemiz için özel bir yıl oldu; cumhuriyetimizin 100. yılını gururla kutladık. Bu büyük dönem, sadece tarih boyunca yazılanlarla değil, aynı zamanda kamu yönetimi açısından da önemli gelişmelerle dolu bir dönem olarak kayda geçti. Cumhuriyetle birlikte kamu yönetiminin de 100 yılı geride kaldı. Bu süreçte, ülkemizin idari yapısı, yönetim anlayışı yani kamu yönetimi önemli evrimler geçirdi. Cumhuriyetin ikinci yüzyılında kamu yönetimi yine değişmeye ve dönüşmeye devam edecektir.
Bu bülten imkanlar ölçüsünde kamu yönetimindeki bu değişim ve dönüşümleri siz değerli okuyuculara aktarmaya çalışacaktır.
Keyifli okumalar...
Kamu Yönetimi
Kamu yönetimi açısından 2023 yılına damgası vuran olay hiç şüphesiz Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi arasındaki gerginliğidir. Peki, gündemi uzun süre meşgul eden bu gerginlik nasıl başladı?
-İlk olarak Avukat Can Atalay’ın, Gezi Parkı eylemleriyle ilgili bir dava kapsamında, 2019'da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmasıyla süreç başladı.
-Bu dava neticesinde Atalay, 25 Nisan 2022’de “Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçuna yardım” suçundan 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
-Atalay, 14 Mayıs 2023 seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi (TİP) listelerinden Hatay milletvekili olarak seçildi.
-Avukatları, Atalay’ın mazbatasını Hatay Adliyesi’nden aldıktan sonra tahliyesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu.
-Avukatlar, Anayasa'nın yasama dokunulmazlığıyla ilgili 83. maddesine dayanarak Atalay'ın yargılanmasının durması ve tahliye edilmesi gerektiğini savundu.
-13 Temmuz’da Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Atalay'ın tahliyesi ve hakkındaki yargılamanın durması istemini reddetti.
-20 Temmuz’da Atalay’ın avukatları, yargılamaya devam edilmesi nedeniyle "seçilme ve siyasi faaliyette bulunma" hakkının, tahliye talebinin reddedilmesi nedeniyle de "kişi hürriyeti ve güvenliği" hakkının ihlal edildiğini öne sürerek Anayasa Mahkemesi'ne Atalay adına bireysel başvuruda bulundu.
-Başvuru devam ederken 28 Eylül’de Yargıtay 3. Dairesi, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 25 Nisan 2022'de verdiği karara ilişkin temyiz incelemesini tamamladı. Bu incelemeyle Gezi Parkı Davası'nda aralarında Atalay’ın da bulunduğu beş sanığın mahkumiyeti onandı.
-AYM, Atalay'ın bireysel başvurusunu 5 Ekim’de görüştü ve başvuruyu Genel Kurul’a sevk etti.
-25 Ekim’de toplanan Genel Kurul, Atalay’ın “seçilme hakkı” ile “kişi hürriyeti ve güvenliği” haklarının ihlal edildiğine hükmetti. Karar dörde karşı dokuz oyla alındı.
-Atalay’ın avukatları, “Bu kararla Can Atalay’ın derhal tahliye edilmesi eksik kalan yeminini ederek Hatay halkının vekilliğine başlaması gerekiyor” dedi.
-AYM, yeniden yargılama ve tahliye için kararını İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi.
-Avukatları, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin AYM kararını uygulayarak Atalay'ı serbest bırakmasını beklerken mahkeme, 30 Ekim’de dosyada karar verme yetkisinin Yargıtay'da olduğunu belirterek dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi'ne gönderdi.
-Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise 8 Kasım'da yaptığı açıklamayla Can Atalay’ın mahkumiyet kararını onayan bir önceki kararın doğru olduğunu belirterek, AYM'nin ihlal kararını reddetti.
-Daire, Can Atalay hakkındaki AYM'nin verdiği ihlal kararına uyulmamasına, Atalay'ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik işlemlere başlanması için karar örneğinin TBMM'ye gönderilmesine ve ihlal kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunmasına karar verdi.
-Can Atalay’ın avukatları, Yargıtay’ın AYM'yi hedef alan açıklaması sonrası, 3. Ceza Dairesi'nin kararına itiraz ettiklerini duyurdu.
-Avukatlar ayrıca Atalay adına AYM'ye yeniden bireysel başvuruda bulundu.
-AYM 13 Aralık'ta itirazı değerlendirdi ve dosyayı Genel Kurul'a sevk etti.
-21 Aralık'ta dosyayı inceleyen Genel Kurul ise Atalay’ın “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı” ile “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının” ihlal edildiğine karar verdi.
-Böylece AYM, ikinci kez ihlal kararı vermiş oldu.
Can Atalay üzerinden başlayan bu gerginliğin nereye gideceği ise belli değil. Yeni bir anayasa yapma tartışmaları ise çoktan başlamış durumda.
“YÖK Adalet MYO’ları kapattı”
Türkiye’de neredeyse her iki kişiden bir tanesi adalet bölümü okuyor. Her ne kadar kurallara uymasak da hukuku çok seven bir milletiz :) Bu duruma müdahale edilmesi gerekiyordu ve Yükseköğretim Kurumu (YÖK) 5 Aralık 2023 tarihinde meslek yüksekokulları ile ilgili bir düzenleme yaptı. Düzenlemede; “Yükseköğretim kurumları bünyesindeki ‘Adalet’ ve ‘Hukuk Büro Yönetimi ve Sekreterliği’ ön lisans programları dönüştürülerek ‘Mahkeme Büro Hizmetleri’ programı açılabilmesine karar verilmiştir. Adalet Meslek Yüksekokulları, meslek yüksekokulları adı altında yine aynı üniversitelerde üniversite yönetimlerinin teklifi ile devam edebilecektir.” ifadelerine yer verildi. YÖK kararın gerekçesinde “Yükseköğretim Kurulunun önceliklerinden biri Türkiye Yüzyılı vizyonu çerçevesinde gençlerimizin yükseköğrenimleri sırasında elde edeceği kazanımlar ile mezuniyet sonrası daha yüksek istihdam imkanlarına kavuşabilecekleri yeni programlar inşa etmektir” ibaresi ile bu kararı neden verdiğini açıklamıştır.
“e-Devlet Kapısı dünyada ilk 10 arasında”
Türkiye'de kamu yönetiminin dijitalleştirilmesi, yani diğer bir ifadeyle e-bürokrasiye geçiş konusunda oldukça önemli adımlar atılmaktadır. Bu bağlamda, 63 milyonu aşkın kullanıcısı ile e-Devlet Kapısı dünya genelindeki en etkili platformlardan biri haline gelmiştir. Avrupa Komisyonu tarafından 2023 yılı için yayımlanan 2023 yılı e-Devlet Kıyaslama Raporu'na göre, Türkiye, 35 ülke arasında 6 sıra yükselerek 10. sıraya yerleşmiştir. Bu başarı, Norveç, İspanya, Avusturya gibi ülkeleri geride bırakarak elde edilmiştir. Bu raporda dikkat çeken bir diğer önemli nokta ise ilk 9 ülkenin nüfusunun toplamının, Türkiye e-Devlet Kapısı kullanıcılarının sadece yarısı kadar olmasıdır.
Yerel Yönetimler
“31 Mart 2024 Yerel Seçimleri” yaklaştıkça yerel yönetim birimleri hareketlenmeye başladı. Adayların belirlenmesi, ittifaklar, seçim çalışmaları son hız devam ediyor. Özellikle yerel seçimde siyasi partilerin yer alacağı ittifaklar merak konusu. İyi Parti kendi adayları ile seçime gireceğini açıklamasının ardından gözler Ak Parti ve MHP ittifakına çevrilmişti. Yapılan toplantılar neticesinde 30 büyükşehir ve 29 ilde işbirliği yapılacağı açıklandı. CHP’nin ise yerel seçimde belirleyeceği stratejisi henüz netleşmedi.
Yerel seçimlerin yaklaşması ile gözler yerel yönetimlere çevrildi ancak siyasi partilerin odaklandığı konular seçimi kazanmak üzere kurgulanıyor. Ancak yerel yönetimler günümüzde seçim haricinde de önem arz ediyor. İklim değişikliği, trafik sıkışıklığı, karbon salınımı ve depremler gibi sorunlar günümüzde artan bir öneme sahiptir. Büyük kentler, medeniyetin beşiği olarak adlandırılan yerlerdir ve milyonlarca insanın bir arada yaşadığı kompleks alanlardır. Ancak, bu kentler aynı zamanda bir dizi sorunun merkezi haline gelmiştir. Bu bağlamda, yerel yönetimlerin rolü ve önemi giderek daha belirgin hale gelmektedir.
Kentsel alanlarda ortaya çıkan sorunlarla başa çıkma konusundaki sorumluluk, yerel yönetim birimlerine düşmektedir. İklim değişikliği, özellikle kentlerde çevresel koşulları etkileyerek su kaynakları, enerji tüketimi ve hava kalitesi gibi konuları derinden etkiler. Bu nedenle, yerel yönetimlerin çevresel sürdürülebilirlikle ilgili politika ve uygulamaları, sadece kent sakinlerinin yaşam kalitesini artırmakla kalmaz, aynı zamanda gezegenin genel sağlığını da korumaya yönelik kritik bir rol oynamaktadır.
Kent ve Kentleşme
2023'ün en önemli kentleşme politikası, şüphesiz ki "Kentsel Dönüşüm Yasası"dır. Özellikle AK Parti iktidarıyla ivme kazanan kentsel dönüşüm uygulamaları, Türkiye'nin kentleşme stratejisini şekillendiren önemli projeler arasında yer almaktadır. Bu alandaki birçok yasal düzenleme yapılmıştır. En son TBMM Genel Kurulu tarafından kabul edilen ve "Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" adını taşıyan düzenleme, 09.11.2023 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. Ancak, bu düzenlemenin kentsel dönüşüm uygulamalarının "mülksüzleşmeye" yol açabileceği konusundaki tartışmalar başlamıştır. Bu konudaki gelişmeleri, bir sonraki bültenimizde ele alacağım.
“Tarih ve Huzurun Buluştuğu Idstein: Almanya'nın Sessiz Cenneti"
Bu bültende sizlere çok güzel bir mekandan bahsedeceğim. “Tarih ve Huzurun Buluştuğu Idstein: Almanya'nın Sessiz Cenneti". Idstein, Almanya'da Hessen eyaletinde yer alan ve ahşam evleriyle dikkat çeken küçük bir kasabadır. Almanya'nın gizli cennetlerinden biri olan Idstein, tarih kokan sokakları, sakin atmosferi ve nefes kesen manzaralarıyla ziyaretçilerini bekliyor. Idstein, tarihi dokusuyla adeta bir açık hava müzesini andırıyor. 12. yüzyılda inşa edilen güzel şehir duvarları geçmişin izlerini taşıyor. Rengarenk çiçeklerle süslenmiş evler, kasabanın karakteristik mimarisini ortaya koyuyor. Kesinlikle gezilecekler listesine eklenecek bir rotadır. Şu güzelliğe bakar mısınız?
“Uçan Taksiler Artık Havada”
Kentsel hava hareketliliği (UAM) firması Volocopter, Japonya'nın Osaka şehrinde insanlı uçan taksi testleri gerçekleştirdi. Elektrikli uçan taksi, kentsel alanlarda yolcuları taşımak için tasarlanmış bir uçak türüdür. Elektrikle çalışır ve dikey kalkış ve iniş (VTOL) yeteneğine sahiptir. Bu taksiler, daha hızlı ve daha verimli bir seyahat modu sunan kentsel ulaşım için potansiyel bir çözüm olarak geliştirilmektedir. Bu taksilerin araç trafiğini hafifletirken hava trafiğinin nasıl etkileyeceği ise merak konusudur.
“Hikâyesi Olan Mekânlar”
Şimdi sizlere güzel bir dönüşüm hikayesinden bahsedeyim. Hikâyenin kahramanı “Silahtarağa Elektrik Santrali”. Bu santral Osmanlı Devleti’nin kent ölçekli ilk elektrik santralıdır. Tesis, İstanbul’un en eski endüstri bölgesi olan Haliç’te kurulduğu 1914’ten 1983’e dek kente elektrik sağlamıştır. Kapatıldıktan sonra 20 yıl metruk durumda kaldıktan sonra, İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından Mimar Nevzat Sayın'ın tasarımıyla harika bir dönüşümden geçerek “Mimarlık Fakültesi”, müze ve sanat galerisi olarak hizmet vermeye başladı. 2007'de yenilenmiş biçimde açılan tesis, günümüzde Santralistanbul olarak hizmet vermeye devam etmektedir.
“Tarihte Türkler”
Kent konusundaki diğer bir gelişme ise Kazakistan'da Türk kültürüne ait 3 bin 800 yıllık "altıgen kurgan" keşfedilmesidir. Kazakistan'da Türk tarihini değiştirebilecek yeni bir keşfe daha imza atıldı. Kazak arkeologlar, Doğu Kazakistan’da 3 bin 800 yıl önce inşa edilmiş olan altıgen biçiminde bir kurgan buldu. Kurganın giriş sütunlarında deve ve at ile 20 kaya resmi tespit edildi. Ulan Umitkaliyev, “Kırküngir Anıtı üzerinden tüm Türk halklarının tarihinde önem taşıyan bir anıt olduğunu söyleyerek at kültürünü yerleştirerek geliştirebilir, Türk boyunun dünyanın dört bir yanına yayıldığını tespit edebiliriz" diyerek bu altıgen kurganın, Türk kültürüne ait olduğunun altını çizdi.
Sürdürülebilirlik ve İklim Değişikliği
İklim, bir yerde uzun bir zaman periyodu içinde her gün gerçekleşen hava olaylarının toplamını ve ortalamasını ifade eder. İklim aynı zamanda ekstrem hava olaylarını da içerir. Meteoroloji Genel Müdürlüğü, Mevsimlik Sıcaklık Analizi verilerine göre, 2023 yılı sonbahar mevsimi ekstrem sıcaklıklarında, en düşük sıcaklık -15.3 ºC ile Erzurum’da, en yüksek sıcaklık 44.6 °C ile Cizre’de ölçülmüştür. 2023 Eylül ayı ortalama sıcaklığı (22,4 °C) ile 1991-2020 normallerinin 1,5 °C üzerinde; Ekim ayı ortalama sıcaklığı (17.1 °C) ile 1991-2020 normallerinin 1.5 °C üzerinde; Kasım ayı ortalama sıcaklığı (12.5 °C) ile 1991-2020 normallerinin 3.2 °C üzerinde gerçekleşmiştir. Aşağıda yer alan tablo da bariz şekilde ortalama sıcaklık artışları görülmektedir.
"İklim Değişikliğiyle Mücadelede Yeni İlham Verici Adımlar: COP28”
Dünya, iklim değişikliğiyle mücadelede kararlı adımlar atmaya devam ediyor ve bu çabaların merkezinde yer alan önemli etkinliklerden biri de COP28. Küresel bir çözüm arayışının merkezi olan bu konferans, iklim değişikliğiyle mücadelede yeni ilham verici ilkeler ve taahhütlerle dolu. Konferansa dünyanın en büyük üçüncü fosil yakıt üreticisi olan Abu Dhabi Ulusal Petrol Şirketi’nin CEO’su Sultan Al Jaber başkanlık edecek. Hem Dubai’de gerçekleşmesi hem de bir fosil yakıt şirketi yöneticisinin başkanlık etmesi COP28’i şimdiden çok tartışmalı bir hale getirmiş durumda.
Peki, COP28 nedir ve bu etkinlik, dünya genelinde iklim eylemi için nasıl bir kılavuz olabilir?
COP (Conference of the Parties), “Taraflar Konferansı” veya diğer adıyla “İklim Değişikliği Konferansı” Birleşmiş Milletler tarafından her yıl düzenlenen uluslararası bir iklim konferansıdır. Konferansa, 1994’te yürürlüğe giren ve uluslararası bir anlaşma olan BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ni (UNFCCC) imzalayan tüm ülkeler katılmaktadır.
Bu yıl 28. incisi Dubai’de düzenlenen COP28’e, birçok dünya liderleri katıldı. 13 Aralık’ta sona eren COP28 İklim Zirvesi, fosil yakıt çağının bittiğine dair açık bir sinyal vermesi nedeniyle “tarihi” bir zirve olarak önem taşıyor. Zirve sonrasında “Yenilenebilir enerji hedeflerinin üç katına çıkarılması, enerji verimliliği hedeflerinin ikiye katlanması” amaçlanıyor. Ayrıca zirvede, 63 ülkeden 500'ün üzerinde belediye başkanı, vali ve yerel liderin bir araya geldiği ilk “Yerel İklim Eylemi Zirvesi (LCAS)” gerçekleşti.
2015 yılındaki COP21'de dünya, küresel ısınmayı 2050 yılına kadar sanayi öncesi seviyelere kıyasla 1,5°C ile sınırlamayı kabul etti. Hedefin tutması için karbon salımının 2030 yılına kadar yarıya indirilmesi gerekmektedir. Ancak bu hedefin tutması pek mümkün gözükmüyor. Şu anda 3 derecenin biraz altına seyretmektedir.
Güzel bir belgesel izlemenizi tavsiye ederim.
Teknoloji
Günümüzde, yapay zekâ teknolojileri adeta bir çığ gibi büyüyor ve dünya genelinde büyük ilgi uyandırıyor. Üretimden eğitime, hizmet sektöründen sanayiye kadar geniş bir yelpazede kullanım potansiyeli olan bu teknolojiler, ülkeler arasında ciddi yatırımları da beraberinde getiriyor.
Amerika ve Çin, yapay zekâ teknolojileri konusunda adeta zirveyi paylaşan öncü ülkeler arasında bulunuyor. 2030 yılına kadar, bu iki devin toplamda 10,7 trilyon dolarlık bir ekonomik girdi elde etmeleri bekleniyor. Ancak, Amerika'nın bu alandaki liderliği daha belirgin. 2019'da yayımlanan bir rapora göre, Amerika, 2013-2022 yılları arasında yapay zekâya 248,9 milyar dolar yatırım yaparak Çin'e meydan okuyor. Çin ise aynı dönemde 95,1 milyar dolarlık bir yatırım gerçekleştirmiş.
Dünya genelinde bakıldığında, yapay zekâ konusundaki yatırımlarda üçüncü sırayı ise Avrupa ülkeleri almaktadır. Avrupa Birliği, yapay zekânın stratejik önemine vurgu yaparak, bu teknolojiyi AB entegrasyon sürecinin ayrılmaz bir parçası hâline getirmeye çalışıyor. Bu bağlamda, ülkeleri yapay zekâ alanındaki yatırımlarını artırmaya teşvik etmek de Avrupa Birliği'nin öncelikli hedefleri arasında bulunuyor.
AB bir taraftan yapay zekaya yatırım yaparken bir taraftan da yapay zekanın kontrol altına alınmasına yönelik çalışmalar da yapmaktadır.
“Avrupa Parlamentosu’ndan tarihi yapay zeka kararı”. Avrupa Parlamentosu’nun 37 saatlik oturumundan yapay zekaya dair ‘tarihi’ olarak değerlendirilen kararlar çıktı. Buna göre yapay zeka terör saldırılarını önlemede, kurbanları kurtarmada ve ciddi suçların engellenmesi dışında polislikte kullanılamayacak.
Hayatın İçinden
Başkalarının arzularına uygun bir yaşamı sürdürmek, mutsuz bir hayatın en basit tarifidir. Son günlerde izlediğim "bir günüm nasıl geçiyor" vlogları, beyaz yakalıların hayalini sattıkları ve bu şekilde abone kastıkları bir pazar yeri gibi geliyor. "Biz mükemmeliz, siz de olun" sloganları... Ya da beni takip et mükemmel ol... Her gün 05.00'te uyanıyorum. Ardından 50 km koşu yapıyorum. Duşumu alıp 3 kitap bitirdikten sonra kendimi kahveyle ödüllendiriyorum :) Kedimi besliyorum (adeta artık bir dekor parçası gibi), olmazsa olmaz Macbook'umu açıp maillerime cevap veriyorum. Öğlen, ünlü bir restorandan sağlıklı bir salata sipariş ediyorum. Çünkü fit olmak önemli. Vloggerlar ya makyaj yaparken video çekiyor ya da başka işlerle meşgulken. Çünkü yoğun olduklarını göstermeleri gerekiyor. Bu videoları izlediğimde moralim bozuluyor. Kendimi yetersiz hissediyorum çünkü onların hayatları ve zaman yönetimleri kusursuz gibi görünüyor. Oysa ben, sabah uyandıktan sonra yarım saat dinlenen birisiyim :)
Ben bu tarz yaşamlara şu alıntıyı yaparak cevap vermek istiyorum. "Bu hayatta yaptıklarımızın ne kadarı kendi isteğiniz ya da arzunuz. Başkalarının arzularını arzulamayı ne kadar da seviyoruz".
“Çok Gezen Mi Çok Okuyan Mı Daha Çok Bilir”
Okumayı ve gezmeyi seviyorum. Çok gezen mi çok okuyan mı daha çok bilir? sorularına denge politikası güderek çok gezip çok okuyan en iyisini bilir diyerek geçiştirdim. Tam da bu noktada hep gezmeyi hem de okumayı birlikte yapabileceğiniz bir kitap karşıma çıktı; “Modern ve yaşayan bir Türkiye seyahatnamesi”. Cumhuriyet’in 100. yılında, modern bir Türkiye seyahatnamesi olma iddiasıyla yola çıkan Seymen Bozaslan imzalı “100. Yılında Türkiye Seyahatnamesi” 81 kentten 1093 adet fotoğrafı barındırıyor. Kitapta 81 kente yönelik tanıtım yazıları yer alırken ilerleyen dönemde QR kodları sayesinde kitap güncellenmeye devam edecek. Aynı zamanda kitap içerisindeki yer alan QR kodlar ile podkestler (podcasts) dinleyebiliyorsunuz. Benim canım öğrencilerim bir sürpriz yaparak bu kitabı bana hediye ettiler :)
Bu arada podcast kelimesinin Türkçesi var mı diye araştırdım. “Dinleç” kelimesi önerilmiş. Pek tutmadım :(
“Gel Otur Kardeş, Anlat Hele Bi Derdirni”
Kitap demişken ilginç bir kütüphane keşfettim. Danimarka'da, hayat hikayesini 30 dakika boyunca dinlemek üzere bir kişiyi ödünç alabileceğiniz kütüphaneler olduğunu öğrendim. Bu proje, empatiyi ve anlayışı teşvik etmeyi amaçlıyor. Özellikle toplumda genellikle 'normal' kabul edilmeyen işsiz, yoksul, mülteci, eski hükümlü, bipolar gibi bireylere odaklanan bu etkinlik, aslında insanların hikayelerini dinleyerek 'bir kitabı kapağına göre değerlendirmemeleri' gerektiğini öğretmeyi hedefliyor.
Bu özel kütüphaneler, 'The Human Library' projesi çerçevesinde 2000 yılından beri faaliyet gösteriyor ve dünya genelinde 85'ten fazla ülkede bulunuyor. Bu proje, farklı geçmişlere sahip bireyleri bir araya getirerek, önyargıları yıkmaya, empatiyi güçlendirmeye ve toplumsal anlayışı artırmaya katkıda bulunuyor.
“En yükseğe…”
İnsanın en iyiyi elde etme veya en zoru başarma arzusu, belki de medeniyetlerin gelişimini yönlendiren en güçlü itici güçlerden biridir. Everest, bu arzuların yankı bulduğu nadir zirvelerden biridir. Dünyanın en yüksek dağı Everest, tarihindeki en zorlu tırmanış sezonunu geride bıraktı. İlk kez 70 yıl önce zirvesine ulaşılan bu dağda, bu yıl 18 kişinin hayatını kaybetmesi, tırmanış tarihinde bir rekor olarak kaydedildi. 2023'teki can kayıplarıyla birlikte Everest'in tırmanış tarihinde hayatını kaybedenlerin toplam sayısı 317'ye ulaştı. Bir önceki rekor 17 ölümle, 2014 sezonunda kaydedilmişti.
Everest Zirvesine ilk çıkan Türk ise Nasuh Mahruki’dir. Nasuh Mahruki, 17 Mayıs 2006 tarihinde Everest Dağı’na çıkarak bu onurun sahibi olan ilk Türk olmuştur. Everest’e çıkmadan önce, Mahruki’nin dağcılık alanında pek çok başarısı bulunmaktadır. Mahruki, ayrıca “dünyanın yedi zirvesine çıkan ilk Türk” unvanına da sahiptir.
Bu bültenden faydalanacağını düşündüğünüz arkadaşlarınız varsa lütfen aşağıdaki düğmeye tıklayarak onlarla da paylaşın.